Türkiye’nin ciğerlerinin yandığı, birçok insanın yangın mücadelesi verirken bazı insanların saçını taradığı tuhaf günlerden geçiyoruz. Hepimiz üzüntü ve çaresizlik içerisinde ekranların başında yüzlerce yıllık ormanların, bir ülkenin, üstelik bizim ülkemizin doğal güzelliklerinin yanışını izliyoruz! Her ne kadar bazıları için tek canlı insansa da ağaçlar, ormanlık alanlarda yaşayan küçüğünden büyüğüne yüzlerce hayvan, birçok insanın evi, tarlası, besi ve evcil hayvanları gözlerimiz önünde yanıp kül oluyor.

Birileri pek tabi ki bu yangınların bir an önce söndürülmesi için canla başla çalışıyor. İnsanoğlunun çoğu zaman olduğu gibi bu felakette de çaresizliği, çözümsüzlüğü, kendi kendine yetmezliği hepimizce bir kez daha görülüyor. Bu kadar farklı noktada ve bu kadar geniş alanda çıkan yangın karşısında dünyanın en güçlü ülkeleri bile rüzgara karşı yarışamazdı, nitekim bizde yarışamadık.

Ülkeni büyük bir bölümü bu yangınlarla mücadele ederken doğal olarak söndürülen yerlerin haberlerini henüz söndürülemeyen yerlerin haberleri bastırdı. Çok doğal olarak da insanlar devletin tek başına bu işin hakkından gelemeyeceği düşüncesine kapılarak, son zamanlarda bir nevi içinde yaşadığımız sosyal medyadan seslerini duyurup başka ülkelerden destek talebinde bulundular. Her ne kadar destek için atılan twitler öncelikle gayet masum insanların, gayet insani duyguları ile yazılmış ‘’ help Turkey’’ yardım çağrısı ise de, sonrasında her zaman olduğu gibi bu durumu Türkiye aleyhine kullanan bazı şer odakları bu yardım çağrısını Türkiye Cumhuriyeti’ni linç kampanyasına dönüştürdü.

Ya Sonra…

Sonrası hepimizce biliniyor, bazıları bu çağrıyı ülkeyi aciz göstermek, tek başına bir şey yapamayan güçsüz bir ülke olarak lanse etmek olarak düşündü ve ‘’Strong Türkiye’’ etiketi ile karşı atağa geçti, her iki paylaşımda kendi çapında iyi niyet taşımakla birlikte, her iki paylaşımda bot hesaplarla karşı paylaşım yapanlara linç kampanyasına dönüştürüldü. Yani her iki tarafta farkında olmadan aynı gücün ekmeğine yağ sürdü!

Devlet her zaman güçlüdür…

Biz biliyoruz ki Türk Devleti her zaman güçlüdür! Biz biliyoruz ki devletimiz elinden geldiğince zor zamanlarda başka ülkelere destekte bulunan yardımını esirgemeyen bir devlettir. Zor zamanlarda yardım istemek acizlik değildir! Yardım göndermek ne kadar doğalsa yardım istemek de o kadar doğaldır. Lakin ülkeler arası yardımlaşalar belli bir diplomasi gerektirir. Formalite gerektirir. Bazı şeyler devlet eliyle yapılmak zorundadır.

Ortada bir acizlik değil lakin bir yetersizlik durumu var..

İyiye iyi, yanlışa yanlış, doğruya doğru demek benim her zaman ki alışkanlığım ve vazgeçilmezimdir. Devletimin hiçbir zaman aciz olduğunu düşünmedim, lakin farklı krizlerde belki de o krizlerin ilk kez yaşanmasından dolayı yetersiz bir kriz yönetimi olduğu aşikâr. Üç tarafı ağaçlarla çevrili muhteşem bir doğa harikası olan ülkenin, olabilecek en kötü afet senaryolarına hazırlıklı olması gerektiği de beklenen! Deprem, sel, yangın ve olabilecek her afet ve felaket durumunda vatandaşın kendisini güvende hissetmesi için olması gereken bu… Olamadık, yapamadık evet yangınların sayı olarak çoğunluğu söndürüldü fakat yanıp küle dönen yüzde ise hiç de küçümsenecek bir alan değil!

Ortada suçlu bir devlet yok lakin her ne sebepten çıkmış olursa olsun acilen yangının yayılmasını önleyecek ve tamamen söndürecek bir hazırlıkta yok. Biliyorum ki Devlet yetkilileri de ortaya çıkan sonuçtan bir hayli rahatsız!

Ya Help Turkey paylaşımlarından dolayı haklarında soruşturma başlatılan sosyal medya hesap sahipleri?

Onlarda gayet insani duygularla yaptıkları bir paylaşımdan dolayı vatan haini ilan edilmemeli, düşünme ve düşündüğünü ifade etme özgürlüğüne sahip sade vatandaş cezalandırılmamalı. Nasıl ki yardım çağrısından dolayı aciz ülke olarak algılandığımız gibi bir sonuç çıktıysa ortaya, bu soruşturmalardan dolayı da özgürlükleri kısıtlanmış bir ülke sonucu çıkabilir. Birileri bunu da ülkeye karşı kullanabilir.

Devlet Millet el ele yeniden yeşerelim…

Ben bu yazıyı yayına hazırlarken Antalya Manavgat ve Gündoğmuş yangınlarının kontrol altına alındığı bilgisi geldi. Umarım en kısa sürede tüm yangınlar söndürülür. Şimdi bizlere düşen görev devlet millet el ele verip yanan alanları doğanın ekolojik dengesine uygun ağaçlarla yeniden yeşil, yeniden nefes olacak hale getirmek. Arı otları dikimleri ile de arıların yeniden yollarını bulmasını sağlamak. Tek başına devlete düşen görev ise yeniden ve daha güçlü meydana gelebilecek her türlü felaket ve afete karşı acilen tedbirler almak!

Yangın haberlerinin yasaklarla değil, yaşanmadığı için hayatımızdan çıktığı, huzurlu ve sağlıklı günlere bir an önce kavuşmak dileğiyle…

Hoşça Kalın, Sağlıkla Kalın

Derya Özaba

Komşu Köyün Delisi