Merhabalar değerli Şehrin Nabzı Gazetesi okuyucuları. Günaydın mı demeliydim merhaba yerine gerçi onu da bilemedim. Ne de olsa ülkecek hepimiz bir gaflet uykusundan uyanmışçasına şaşkın gözlerle bakıyoruz olup bitene. Seçimden bu yana seneler geçmişte bizler de bu esnada bir köşede uyumuş, sonra da gözümüzü açmış gibiyiz.
Bir hafta boyunca kimin yanına ziyarete gitsem piyasalarda olup bitene şaşırmakla meşgul. KDV oranlarında ki artış, ÖTV zamları sonrası astronomik fiyat artışları, alınamayan, alınsa bile sınırlandırılan krediler, kontak kapatanlar, market raflarında değişen etiketlere yetişemeyip ipin ucunu bırakanlar, durma noktasına gelen emlak piyasası, patlayan kredi kartları, devlet tarafından alınmadığı söylenen mahsuller, kur korumalı da parasına para katanların ettiği karı bizlerin ödüyor olması… Devletin sıkıntı yok açıklamaları… Daha neleeer neler… Hepsinin üzerine ümit bağladığımız ekonomi kadrosunun Katar’a satış çıkartması!
Eskiden yerel yazardık büyük bir iştahla. Farklı farklı konularda yazardık köşelerimizde. Şimdi bu etkenler, yerel piyasaları da avucunun içine aldığı için karman çorman olmuş, her ay biraz daha eksiye giden Aksaray ticaretini, ulusalı yazmadan yazmamız mümkün değil. Duran yatırımları, askıya alınan projeleri ekonomiyi yazmadan yazmamız mümkün değil. Hatta ekonomiden başka bir şey yazmamız da mümkün değil! Elimizi attığımız konunun ucu ekonomiye dokunuyor çünkü.
Milletçe tahammülsüz bir halk olmamızı yazalım desek, hayat şartlarından. Boşanmalarda ki artışı yazalım desek ekonomik sıkıntılardan. En son intiharların, cinayetlerin ucu da ekonomiye bağlandı bakın.
Bu ülkede bir emekli kirasını ödeyemediği için ardında bir intihar mektubu bırakarak intihar etti. Bir diğeri, ev sahibi tarafından çocuklarının önünde öldürüldü. Kim bilir kaç genç eğitim hayatına veda edecek bu sene parasızlıktan ve barınma sorunundan. Kaç anne bebeğine mama, bez alamayacak.
Biz içinde bulunduğumuz gafletten uyanıp, hayrete doğru evrilirken kim bilir kaç kişi daha ekonominin kötü gidişinden dolayı mağdur olacak.
ZENGİNLİK VERGİSİ
Ben yine de hepinize/hepimize ümitsizliğe kapılmadan var gücümüzle çalışmayı tavsiye ediyorum. Ama sadece çalışmayı. Yapılan yanlışları görmezden gelmeyi değil. Birilerini kayırmak için mutfağımızda tencere kaynamazken içinde bulunduğumuz durumu inkâr etmeyi değil.
Devlete de fakir fukaradan almak yerine, zenginden alıp fakire vermesini tavsiye ediyorum. Mesela; bir kereye mahsus, çok kazanandan bir zenginlik vergisi almasını talep ediyorum. Zaten ekonomik sıkıntı altında ezilen asgari ücretliyi, yok denecek kadar az bir maaşla ne yapacağını şaşırmış emekliyi, öğrenciyi, küçük esnafı bir şekilde korumaya alıp, ülkenin kaymağını yiyen zengine de “e hadi pamuk eller cebe” demesini öneriyorum.
Güzel günlerin gelecek olmasını canı gönülden ümit ederek hepinize sıkıntısız günler diliyorum.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Derya Özaba
GAFLETTEN HAYRETE
GAFLETTEN HAYRETE
Merhabalar değerli Şehrin Nabzı Gazetesi okuyucuları. Günaydın mı demeliydim merhaba yerine gerçi onu da bilemedim. Ne de olsa ülkecek hepimiz bir gaflet uykusundan uyanmışçasına şaşkın gözlerle bakıyoruz olup bitene. Seçimden bu yana seneler geçmişte bizler de bu esnada bir köşede uyumuş, sonra da gözümüzü açmış gibiyiz.
Bir hafta boyunca kimin yanına ziyarete gitsem piyasalarda olup bitene şaşırmakla meşgul. KDV oranlarında ki artış, ÖTV zamları sonrası astronomik fiyat artışları, alınamayan, alınsa bile sınırlandırılan krediler, kontak kapatanlar, market raflarında değişen etiketlere yetişemeyip ipin ucunu bırakanlar, durma noktasına gelen emlak piyasası, patlayan kredi kartları, devlet tarafından alınmadığı söylenen mahsuller, kur korumalı da parasına para katanların ettiği karı bizlerin ödüyor olması… Devletin sıkıntı yok açıklamaları… Daha neleeer neler… Hepsinin üzerine ümit bağladığımız ekonomi kadrosunun Katar’a satış çıkartması!
Eskiden yerel yazardık büyük bir iştahla. Farklı farklı konularda yazardık köşelerimizde. Şimdi bu etkenler, yerel piyasaları da avucunun içine aldığı için karman çorman olmuş, her ay biraz daha eksiye giden Aksaray ticaretini, ulusalı yazmadan yazmamız mümkün değil. Duran yatırımları, askıya alınan projeleri ekonomiyi yazmadan yazmamız mümkün değil. Hatta ekonomiden başka bir şey yazmamız da mümkün değil! Elimizi attığımız konunun ucu ekonomiye dokunuyor çünkü.
Milletçe tahammülsüz bir halk olmamızı yazalım desek, hayat şartlarından. Boşanmalarda ki artışı yazalım desek ekonomik sıkıntılardan. En son intiharların, cinayetlerin ucu da ekonomiye bağlandı bakın.
Bu ülkede bir emekli kirasını ödeyemediği için ardında bir intihar mektubu bırakarak intihar etti. Bir diğeri, ev sahibi tarafından çocuklarının önünde öldürüldü. Kim bilir kaç genç eğitim hayatına veda edecek bu sene parasızlıktan ve barınma sorunundan. Kaç anne bebeğine mama, bez alamayacak.
Biz içinde bulunduğumuz gafletten uyanıp, hayrete doğru evrilirken kim bilir kaç kişi daha ekonominin kötü gidişinden dolayı mağdur olacak.
ZENGİNLİK VERGİSİ
Ben yine de hepinize/hepimize ümitsizliğe kapılmadan var gücümüzle çalışmayı tavsiye ediyorum. Ama sadece çalışmayı. Yapılan yanlışları görmezden gelmeyi değil. Birilerini kayırmak için mutfağımızda tencere kaynamazken içinde bulunduğumuz durumu inkâr etmeyi değil.
Devlete de fakir fukaradan almak yerine, zenginden alıp fakire vermesini tavsiye ediyorum. Mesela; bir kereye mahsus, çok kazanandan bir zenginlik vergisi almasını talep ediyorum. Zaten ekonomik sıkıntı altında ezilen asgari ücretliyi, yok denecek kadar az bir maaşla ne yapacağını şaşırmış emekliyi, öğrenciyi, küçük esnafı bir şekilde korumaya alıp, ülkenin kaymağını yiyen zengine de “e hadi pamuk eller cebe” demesini öneriyorum.
Güzel günlerin gelecek olmasını canı gönülden ümit ederek hepinize sıkıntısız günler diliyorum.
Derya Özaba
Komşu Köyün Delisi