Şubat ayı başından beri hepimizin gecesi gündüzü deprem bölgesinden gelen haberleri takip etmekle geçiyor. 11 ilde yıkıma sebep olan depremin ortaya çıkartığı bir çok konu gerek vatandaş cephesinde, gerek medya da tartışılmaya devem ediyor. Bu deprem bize öğretti ki depreme hazırlıklı olmak çök kapan tutundan daha fazlası. İnşaat sektörünün açıklarından devlet kurumlarının organizasyon eksikliğine, bireysel tedbirlerden yapı denetime, gsm operatorlerinin olası bir afet zamanında yetersizliğine kadar bir çok eksik bu deprem sayesinde tokat gibi hepimizin yüzüne çarpmış durumda. 50 Bine yakın vatandaşın hayatını, umutlarını, hayallerini enkaz altında bırakarak hayata gözlerini yumması bir deprem ülkesi olan Türkiye’de yaşayan herkes için miladi bir uyanış oldu.
BİR MUSİBET BİN NASİHATTAN YEĞDİR
Olmasını hiç istemezdik ama bir musibet bize bilim adamlarının binlerce nasihatından daha çok tesir etti. Şimdi her binada, binam ne kadar sorusunun cevapları bulunmaya çalışılıyor. Güçlendirme için yöntemler ve fiyatlar araştırılıyor. En ufak sallantıda insanlar sırtlarında önceden hazırlamış oldukları deprem çantaları ile fırlıyor sokaklara. İcat çıkarmaya meraklı olanlar depremi önceden haber verecek sistemler üzerine çalışıyor. Olası bir deprem durumunda hangi ilde hangi bölge riskli bilim adamlarına sorulan soruların başında geliyor.
BU RAMAZAN HOCA EFENDİLERE DE SORALIM
Yaklaşan Ramazan ayı bir çok vatandaşımızın o mübarek günlere başka başka şehirlerde, hiç tanımadıkları ortamlarda girmesi demek bu sene. Bu sene televizyona çıkan hoca efendilere ‘’ sakız çignemek orucu bozarmı ‘’ sorusu yerine; kaçak yapılaşmada ölen kişilerin vebali kime, inşaatları ucuza mal etmek için malzemeden çalmanın öbür dünyada ki cezası ne, usulune uygun yapılmayan denetimlerin yol açtığı ölümlerin Allah katında suçlusu kim, bu ölümlere sebep olanlar diğer tarafta adam öldürmüşçesine cezasını çekecek mi, liyakatsiz kişilere makam mevki teslim etmiş olunması durumunda birilerinin magdur olması ne kadar günah, gibi sorular sorulmalı. Yoksa hiç birimizi ne kıldığımız namaz nede yaklaşan ramazan ayında tutacağımız oruç kurtaramıyacak bu gidişle.
EV SAHİPLERİ MÜLK ALLAH’INDIR SÖZÜNÜ HATIRLADI
Bu depremin bize hatırlattığı bir şey daha vardı ki, binaların kapılarına kocaman ‘’ Mülk Allah’ındır’’ yazıp sonrada kira olarak fahiş bedeller istemek çok da dogru değil. Sayın Valimiz Hamza Aydoğdu’nun da anlattığı anektotta olduğu gibi, depremden sonra ev sahibi kiracının arkasında çorba sırasında! Her nekadar deprem bölgesinde bir çok ev sahibi bu durumu idrak etmiş olsada, henüz diğer illerimizde bu durumu anlayamamış aç gözlü mül sahiplerinden bolca bulunmakta.
YA SONRA
Eee bu kadar şeyi gördük, tecrube ettik, günlerce göz yaşı döktük peki ya sonra…
Sonrasında hepimiz dönüp arkamızı tüm yaşadıklarımıza, hayatımıza kaldığımız yerden ve eskiden olduğu gibi devam mı edeceğiz. Tedbirsiz, kontrolsüz, hiç bir şey olmamış ve bir daha olmayacak mış gibi mi yapacagız? İllah hayatın arkamızı döndüğümüz şeyleri bizzat tarafımıza yaşatmasını mı bekleyeceğiz. Sivil tolum kuruluşları olarak zor zamanlarda ticaretimize bakıp, kamu kurum yöneticileri olarak sırf korku ve panik ortamı oluşmasın diye vatandaşları olup bitenden haberdar etmekten gerimi duracağız? Eğer bunları yapacaksak bir daha ki sefer olmaya bilir! Ben bir basın mensubu olarak almam muhtemel tüm cezaları göze alıp halkı uyarmaya, kendilerini düzeltmeleri için kurumları eleştirmeye, vatandaşı bilgilendirmeye evam edeceğim. Her koyun kendi bacağından asılır deyip arkamı dönmeyeceğim. Gündem değişse, seçime evrilsede sizlere sık sık depremi hatırlatıp rahatsız edeceğim.Yazımın sonunda sizlere de bu günleri unutmadan hareket etmenizi tavsiye edecegim.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Derya Özaba
DEPREM EKSİKLERİMİZİ TOKAT GİBİ ÇARPTI YÜZÜMÜZE
Şubat ayı başından beri hepimizin gecesi gündüzü deprem bölgesinden gelen haberleri takip etmekle geçiyor. 11 ilde yıkıma sebep olan depremin ortaya çıkartığı bir çok konu gerek vatandaş cephesinde, gerek medya da tartışılmaya devem ediyor. Bu deprem bize öğretti ki depreme hazırlıklı olmak çök kapan tutundan daha fazlası. İnşaat sektörünün açıklarından devlet kurumlarının organizasyon eksikliğine, bireysel tedbirlerden yapı denetime, gsm operatorlerinin olası bir afet zamanında yetersizliğine kadar bir çok eksik bu deprem sayesinde tokat gibi hepimizin yüzüne çarpmış durumda. 50 Bine yakın vatandaşın hayatını, umutlarını, hayallerini enkaz altında bırakarak hayata gözlerini yumması bir deprem ülkesi olan Türkiye’de yaşayan herkes için miladi bir uyanış oldu.
BİR MUSİBET BİN NASİHATTAN YEĞDİR
Olmasını hiç istemezdik ama bir musibet bize bilim adamlarının binlerce nasihatından daha çok tesir etti. Şimdi her binada, binam ne kadar sorusunun cevapları bulunmaya çalışılıyor. Güçlendirme için yöntemler ve fiyatlar araştırılıyor. En ufak sallantıda insanlar sırtlarında önceden hazırlamış oldukları deprem çantaları ile fırlıyor sokaklara. İcat çıkarmaya meraklı olanlar depremi önceden haber verecek sistemler üzerine çalışıyor. Olası bir deprem durumunda hangi ilde hangi bölge riskli bilim adamlarına sorulan soruların başında geliyor.
BU RAMAZAN HOCA EFENDİLERE DE SORALIM
Yaklaşan Ramazan ayı bir çok vatandaşımızın o mübarek günlere başka başka şehirlerde, hiç tanımadıkları ortamlarda girmesi demek bu sene. Bu sene televizyona çıkan hoca efendilere ‘’ sakız çignemek orucu bozarmı ‘’ sorusu yerine; kaçak yapılaşmada ölen kişilerin vebali kime, inşaatları ucuza mal etmek için malzemeden çalmanın öbür dünyada ki cezası ne, usulune uygun yapılmayan denetimlerin yol açtığı ölümlerin Allah katında suçlusu kim, bu ölümlere sebep olanlar diğer tarafta adam öldürmüşçesine cezasını çekecek mi, liyakatsiz kişilere makam mevki teslim etmiş olunması durumunda birilerinin magdur olması ne kadar günah, gibi sorular sorulmalı. Yoksa hiç birimizi ne kıldığımız namaz nede yaklaşan ramazan ayında tutacağımız oruç kurtaramıyacak bu gidişle.
EV SAHİPLERİ MÜLK ALLAH’INDIR SÖZÜNÜ HATIRLADI
Bu depremin bize hatırlattığı bir şey daha vardı ki, binaların kapılarına kocaman ‘’ Mülk Allah’ındır’’ yazıp sonrada kira olarak fahiş bedeller istemek çok da dogru değil. Sayın Valimiz Hamza Aydoğdu’nun da anlattığı anektotta olduğu gibi, depremden sonra ev sahibi kiracının arkasında çorba sırasında! Her nekadar deprem bölgesinde bir çok ev sahibi bu durumu idrak etmiş olsada, henüz diğer illerimizde bu durumu anlayamamış aç gözlü mül sahiplerinden bolca bulunmakta.
YA SONRA
Eee bu kadar şeyi gördük, tecrube ettik, günlerce göz yaşı döktük peki ya sonra…
Sonrasında hepimiz dönüp arkamızı tüm yaşadıklarımıza, hayatımıza kaldığımız yerden ve eskiden olduğu gibi devam mı edeceğiz. Tedbirsiz, kontrolsüz, hiç bir şey olmamış ve bir daha olmayacak mış gibi mi yapacagız? İllah hayatın arkamızı döndüğümüz şeyleri bizzat tarafımıza yaşatmasını mı bekleyeceğiz. Sivil tolum kuruluşları olarak zor zamanlarda ticaretimize bakıp, kamu kurum yöneticileri olarak sırf korku ve panik ortamı oluşmasın diye vatandaşları olup bitenden haberdar etmekten gerimi duracağız? Eğer bunları yapacaksak bir daha ki sefer olmaya bilir! Ben bir basın mensubu olarak almam muhtemel tüm cezaları göze alıp halkı uyarmaya, kendilerini düzeltmeleri için kurumları eleştirmeye, vatandaşı bilgilendirmeye evam edeceğim. Her koyun kendi bacağından asılır deyip arkamı dönmeyeceğim. Gündem değişse, seçime evrilsede sizlere sık sık depremi hatırlatıp rahatsız edeceğim.Yazımın sonunda sizlere de bu günleri unutmadan hareket etmenizi tavsiye edecegim.
Derya ÖZABA
Komşu Köyün Delisi